21 Mayıs Dünya Süt Günü

25 Mayıs 2009 Pazartesi

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası tarafından 21 Mayıs Dünya Süt Günü için yapılan basın açıklaması:

Süt, içerdiği besin ögeleriyle insanlar için mükemmel bir gıda maddesidir. Yeterli ve dengeli beslenme için gerekli olan kimi besin maddeleri, hayvansal ve bitkisel ürünlerde değişik oranlarda bulunurken, süt, bir çok besin öğesini tek başına barındırmaktadır. Yapısında; süt şekeri (laktoz), yağ, protein, mineral maddeler ve vitaminler olup, bunlardan pek çok besin öğesi doğada sadece sütte bulunabilmektedir.

Bu özellikleri nedeniyle süt, başta çocuklar olmak üzere her yaşta birey için tüketilmesi gereken en önemli gıda maddelerinden biridir. Sütün bir diğer özelliği de, vücudun maksimum düzeyde yararlandığı proteinleri içermesidir.

Süt tüketimi aynı zamanda bir gelişmişlik ölçüsü de sayılabilmektedir. Sağlıklı ve yeterli beslenen toplumlarda süt ve süt ürünlerinin tüketimi daha yüksek olmaktadır. Türkiye’de, yıllık kişi başı süt tüketimi 20 kg dolayında iken, gelişmiş ülkelerde bu oranın 70-100 kg olduğu bilinmektedir. Ülkemiz tüketicisinin beslenme alışkanlıkları gereği, yoğurt ve peynir gibi süt ürünleri daha çok tüketilmektedir.

İnsanlar için bulunmaz bir besin kaynağı olan süt, zararlı mikroorganizmaların üremesi için de benzersiz bir ortamdır. Süt, uygun olmayan koşullarda çok çabuk bozulabilmektedir. Hayvandan sağılan süt, tüketiciye ulaşıncaya kadar çeşitli etkenlerden kaynaklanan bulaşıya bağlı olarak çabuk bozulabilmektedir. Özellikle, açıkta satılan ve sokak sütü olarak tanımlanan süt, tüketici sağlığı açısından büyük risk oluşturmaktadır.

Türkiye’de 1930’lu yıllarda yasaklanan sokak sütçülüğü, hala sorun olmaya devam etmektedir. Bunda, yeterli denetimlerin yapılamaması ve bilgi eksikliği yanında, süt ve üretim teknolojisine ilişkin bilgisi olmayan kişilerin sokak sütçülüğünü özendirerek, ısıl işlem görmüş süt hakkındaki olumsuz söylemlerinin büyük etkisi vardır.

Sağlıklı yaşam ve dengeli beslenmede sütün yeterli düzeyde tüketiminin sağlanması konusunda atılması gereken bir çok adım vardır. Hijyenik koşullarda üretimin gerçekleştirilmesi, kuralına uygun taşınarak tüketicilere ulaştırılması, kalitenin sağlanması ve okul çağındaki çocukların süt tüketimine özendirilmesi ve benzeri konularda ulusal bir politikaya ihtiyaç vardır. Odamızın da içinde yer aldığı ULUSAL SÜT KONSEYİ’ nin kurulması, olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmekte ve yeni açılımlar getireceği umut edilmektedir.

Gıda Mühendisleri Odası olarak, tüketicilerin hijyenik olmayan ve sağlıksız koşullarda üretilerek piyasaya sunulan süt ve süt ürünlerini tüketmemeleri, bu tür ürünleri öneren kişileri ciddiye almamaları gerektiğini bir kez daha belirtir, bilimsel ve teknolojik olarak ısıl işlem görmüş süt ve süt ürünlerinin tüketilmesi gerekliliğini vurgular, ‘DÜNYA SÜT GÜNÜ’ nü kutlarız.

Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

Gıda ve İçecek Sanayi Envanteri 2008

10 Nisan 2009 Cuma

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) tarafından açıklanan "Gıda ve İçecek Sanayi Envanteri 2008"nin bu yıl üçüncüsü gerçekleşti. Envantere göre, sektörde 2008 yılında bir önceki yıla oranla yüzde 26,3'lük istihdam kaybı gerçekleşti.

TGDF Başkanı mevcut sorunlara ilişkin durum değerlendirmesi yapmış:

"Krizle birlikte hanehalkı gelirlerinde düşüş ve beraberinde tüketici talebinde daralma yaşandı. Gıda ve içecek, hala tüketicinin harcama kalemlerinde kiradan sonra ikinci sırayı almasına ve vatandaşın bütçesinden gıda için daha fazla para ayırmasına rağmen, son iki yıldır yüksek seyreden fiyatlar nedeniyle bu dönemde gıda satışlarında belli oranlarda düşüş yaşandı.

Tüketicinin ucuz ürünlere yönelmesine sebep olan bu durum, halk sağlığını hiçe sayanlar için fırsat doğmasına neden oldu. Kayıtdışı, sağlıksız, hiçbir standart gözetmeden ve denetimden uzak üretim yapan firmalar bu durumdan faydalanmaya başladılar. Bu yolla karşımıza çıkan kayıtdışı, altını çizerek söylüyorum, devlete vergi kaybı yaşatmasının yanı sıra halk sağlığının önündeki en büyük tehlikedir. Gıda sektöründe kayıtdışı ile mücadelenin asıl önemli tarafı da bu noktadır. Kayıtlı, vergisini veren, namuslu gıda üreticisi de ne yazık ki mücadelesinde yetersiz ve müthiş bir haksız rekabetle karşı karşıya kalmaktadır. Ne yazık ki devlet, denetim boşluğundan doğan bu soruna çözüm bulmak ve kayıtdışı ile mücadele etmek yerine, kayıtlı sanayicinin üzerindeki yükleri arttırıyor.

Kayıtdışı ile mücadele edemememiz sonucu sektörümüzde, geçen yıl kayıtlı, vergisini ödeyen 1.184 işyeri kapandı. Yine aynı dönemde gıda ve içecek sanayinin kapasite kullanım oranı, Ağustos 2008'den itibaren düşmeye başladı ve yılsonunda %68'e kadar geriledi. Yurtiçi talepte yaşanan düşüş böylece sanayimizin kapasite kullanım oranlarına da yansıdı. Yine yılın son aylarında dünyadaki talep daralmasına istinaden ihracatta da gerileme yaşanmaya başladı.

2008 yılında, özellikle krizin etkilerinin hissedildiği son aylarında gerçekleşen rakamlar, 2007 yılına göre %26,3'lük bir istihdam kaybı olduğunu ortaya koyuyor. Bu kayıpta krizin etkileri görülmekle birlikte, istihdamın üzerindeki yüksek vergi, SSK gibi yükler de önemli bir faktör olmuştur. Krize önlem adı altında birçok sektöre yönelik hazırlanan paketlerde yer alan kolaylıkların (ki bu önlemler geçici olmakla birlikte), gıda ve içecek sanayine sağlanmadığı görülmektedir. Oysa krizin, diğer birçok sektör gibi gıda sanayini de teğet geçmediği açıkça ortadadır. Hâlbuki en çok istihdam sağlayan, katma değer yaratan ve hammaddesini yurtiçinden temin eden bir sektör olarak, sanayicimizin İSTİHDAM noktasında yaşadığı sorunların çözümüne dönük kolaylıkların sağlanması ki bunun en başında İSTİHDAMIN ÜZERİNDEKİ VERGİ YÜKLERİNİN daha da aşağı çekilmesi gelmektedir. Her şeyden önce gıda güvenliği ve halk sağlığının korunması gibi 2 önemli toplumsal faktörün çözümüne katkı sağlayacak ve ülkemizin krizden daha çabuk çıkmasında da faydası olacağı kanaatindeyiz.

"Tüm bu olumsuzluklara rağmen, ülke ekonomisi içinde 4. büyük üretim sektörü durumunda olan Gıda ve İçecek Sanayinin, 2007 yılına göre azalarak da olsa hala %172 ticaret fazlası veriyor olmasını, bir gurur kaynağı olarak görmekteyiz.

Yine olumsuzluklara rağmen, Federasyonumuzun da özverili çalışmaları sonucu gıda güvenliğini temel alarak AB standartlarında gıda üretimi yapan üretici ve KOBİ'lerin artmaya başladığını da görüyoruz".

Envantere göre, 2008'de gıda ve içecek sanayinde faaliyet gösteren 22 bin 92 işyerinin yüzde 21,4'ü işlenmiş unlu ürünler sektöründe faaliyet gösterirken, yüzde 19,8'i sebze ve meyve işleme sektöründe, yüzde 14,7'si de süt ve süt mamulleri sektöründe faaliyet gösterdi.

2008'de en fazla istihdam kaybı 35 bin kişi ile süt ve süt ürünlerinde yaşanırken, en fazla istihdam imkanı sağlayan sektör ise 2007 yılında olduğu gibi sebze ve meyve işleme sektörü oldu.

Gıda ve içecek sanayinin yıllık ihracat artış oranı 2008'de yüzde 25,3 olarak gerçekleşirken, ihracat içinde en yüksek paya sahip olan alt sektör yüzde 35,8 payla işlenmiş sebze ve meyve sektörü olurken, en düşük paya sahip olan alt sektör ise yüzde 0,1 ile şarap sektörü oldu.

Yabancı sermayeli firmaların sayısı 62, firmaların ülkelere göre dağılımı incelendiğinde ilk sırada 13 firma ile Almanya gelirken, yabancı sermayeli firmaların en fazla ilgi duyduğu alan 30 firma ile sebze ve meyve işleme sektörü oldu.

Kuş Gribi'nin Resmi İnternet Sitesi Kuruldu

7 Şubat 2009 Cumartesi

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Daire Başkanlığı tarafından kuş gribiyle mücadele için ilk resmi internet sitesi kurulmuş.

Sitede kuş gribiyle ilgili a'dan z'ye her bilgi yer alıyor. Hatta galeri bölümünde videolu anlatımlar da mevcut.

Anasayfada bulunan Aşıklardan kuş gribi atışması başlıklı haber de oldukça ilginç geldi bana.

Temiz Su İçin

29 Ocak 2009 Perşembe

Birkaç aydır damacana suların mikrobiyolojik olarak temiz olmadığıyla ilgili basında farklı haberler çıkıyor. Bu konuyla ilgili mikrobiyoloji.org bir haber yayınlamış:

Her üründe olduğu gibi kaçak ve ruhsatsız yapılan damacana su dolumlarında
sadece mikrobiyolojik değil kimyasal sorunlar da olabilir.

Bu konuda dikkatinizi çekmek istediğimiz konu; damacanalara takılan su pompaları.
Bu pompalar ortamdaki havayı suya basarak suyun akmasını sağlar. Bir diğer deyiş ile ortam havasında bulunan basil ve küf sporları bu pompa aracılığı ile suya geçer. Özellikle nemli ve yeteri kadar temiz olmayan mutfaklarda bulunan damacanalarda bu sporların suya daha fazla geçeceği açıktır. Ancak burada suçlanması gereken damacana su değil, mutfak koşullarıdır. Ayrıca eğer tam olarak sökülüp temizlenemiyorsa, su pompalarının en geç olarak yılda bir kez değiştirilmesi önerilmektedir